Fluent Fiction - Turkish Podcast Por FluentFiction.org arte de portada

Fluent Fiction - Turkish

Fluent Fiction - Turkish

De: FluentFiction.org
Escúchala gratis

Obtén 3 meses por US$0.99 al mes

Are you ready to supercharge your Turkish listening comprehension? Our podcast, Fluent Fiction - Turkish, is the perfect tool for you.

Studies show that the key to mastering a second language is through repetition and active processing. That's why each episode of our podcast features a story in Turkish, followed by a sentence-by-sentence retelling that alternates between Turkish and English.

This approach not only allows you to fully understand and absorb the vocabulary and grammar but also provides bilingual support to aid your listening comprehension.

But we don't stop there. Research in sociolinguistics highlights the importance of culture in language learning, which is why we provide a list of vocabulary words and a transcript of the audio to help you understand the cultural context of the story. And for your convenience, we also include a transcript of the audio to help you refer back to any parts you may have struggled with.

Our podcast is not just for language learners; it's also for travelers or people who want to connect with their roots. Are you planning a trip to Istanbul, Cappadocia, or the Aegean Coast? Maybe you want to speak Turkish with your Turkish-speaking friends or family members? Our podcast will give you the cultural and linguistic background to fully immerse in the regions of Turkey.

Fluent Fiction - Turkish is based on the latest research in linguistics, sociolinguistics, psychology, cognitive science, neuroscience, and education to provide the most effective method for mastering Turkish listening comprehension. Don't miss this opportunity; give our podcast a try and see the results for yourself.

Günlük Türkçe anlatımları ile Türkçe dinleme anlama becerinizi artırmak için Fluent Fiction - Turkish podcast'imizi deneyin!Verbari LLC
Aprendizaje de Idiomas Ciencias Sociales Desarrollo Personal Éxito Personal
Episodios
  • Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys
    Dec 10 2025
    Fluent Fiction - Turkish: Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-10-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Kapadokya'nın büyüleyici peri bacaları, kışın etkileyici beyaz örtüsüyle buluştuğunda, ortam huzurlu ve sakin bir hava sunuyordu.En: When the enchanting Cappadocia fairy chimneys met their impressive white winter covering, the setting offered a peaceful and tranquil atmosphere.Tr: Bu doğa harikasının ortasında bir spiritüel inziva evimiz vardı.En: In the midst of this natural wonder, we had a spiritual retreat house.Tr: Burası, Can ve ailesi için bir araya gelme ve uzlaşma yeriydi.En: This place was a gathering and reconciliation spot for Can and his family.Tr: Özellikle kardeşi Zeynep'le arasında köprüler inşa etmek isteyen Can için bu buluşma çok özeldi.En: Especially for Can, who wanted to build bridges with his sister Zeynep, this meeting was very special.Tr: Yıllardır Can, yurt dışında çalışmış ve ailesinden uzakta kalmıştı.En: For years, Can had worked abroad and stayed away from his family.Tr: Eve her döndüğünde, Zeynep'in buruk bir gülümsemesiyle karşılaşırdı.En: Each time he returned home, he would be met with Zeynep's bittersweet smile.Tr: Zeynep, Can'ın yokluğunu derinlemesine hissetmişti.En: Zeynep deeply felt the absence of Can.Tr: Ailesinin yanında kalırken, kardeşim neden buraya hiç dönmüyor diye sürekli düşünürdü.En: While staying with her family, she constantly wondered, "Why doesn't my brother ever come back here?"Tr: İnziva evinin içerisi sıcak ve davetkardı.En: The interior of the retreat house was warm and inviting.Tr: Oda, geleneksel Türk motifleri ve halılarıyla dekore edilmişti.En: The room was decorated with traditional Turkish motifs and rugs.Tr: Can, içeri adım attığında, annesinin el emeğiyle hazırladığı çaydan bir yudum aldı.En: When Can stepped inside, he took a sip of the tea prepared with his mother's loving touch.Tr: Ancak huzursuzdu.En: Yet he was restless.Tr: Zeynep odanın bir köşesinde sessizce kitap okuyordu.En: Zeynep was quietly reading a book in a corner of the room.Tr: Aralarındaki mesafeyi hissetmek Can'ı üzüyor, ama onu nasıl yaklaşacağını bilemiyordu.En: Feeling the distance between them saddened Can, but he didn't know how to approach her.Tr: Günün ilerleyen saatlerinde, yoğun karın altında bir yürüyüşe çıkmaya karar verdiler.En: As the day progressed, they decided to go for a walk under the heavy snowfall.Tr: Kapadokya'nın peri bacaları arasında dolanırken, ortamın sessizliği onların sessiz kalmasını zorlaştırmıştı.En: As they strolled among Cappadocia's fairy chimneys, the silence of the surroundings made it difficult for them to remain silent themselves.Tr: Nihayet Can derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.En: Finally, Can took a deep breath and began to speak.Tr: "Zeynep, seninle konuşmak istiyorum," dedi.En: "Zeynep, I want to talk to you," he said.Tr: Zeynep başını kaldırdı, ona doğru baktı.En: Zeynep lifted her head and looked at him.Tr: Gözlerinde kararsız bir ifade vardı.En: There was an uncertain expression in her eyes.Tr: Can devam etti, "Biliyorum, uzun süredir yanınızda değildim.En: Can continued, "I know, I haven't been around you for a long time.Tr: Beklentilerini karşılayamadım."En: I couldn't meet your expectations."Tr: Zeynep, içinde biriken duyguları daha fazla tutamıyordu.En: Zeynep couldn't hold back the emotions that had been building up inside her any longer.Tr: "Can, ben yalnız kaldım.En: "Can, I felt alone.Tr: Sensiz her şey zorlaşıyordu," dedi, sesinde hafif bir sitemle.En: Everything became harder without you," she said, with a hint of reproach in her voice.Tr: Ona dürüst olduğunu hissetmek cesaret verici geldi.En: Being honest with him felt encouraging.Tr: Can, kardeşindeki acıyı hissediyordu.En: Can sensed the pain in his sister.Tr: Ama bu an hissettiği en güçlü duyguydu.En: But this moment was the strongest emotion he had felt.Tr: "Hatalarımı telafi etmek istiyorum.En: "I want to make up for my mistakes.Tr: Seninle tekrar kardeş olmak istiyorum," dedi Can, kalpten gelen bir içtenlikle.En: I want to be siblings again," Can said with heartfelt sincerity.Tr: O kar altında, kapadokya peri bacalarının gölgesinde, Can ve Zeynep arasındaki buzlar yavaşça erimeye başladı.En: Under that snow, in the shadow of Cappadocia's fairy chimneys, the ice between Can and Zeynep slowly began to melt.Tr: Geçmişteki kızgınlıklar, ortaya dökülen duyguların ardından anlamını yitirdi.En: Past resentments lost their meaning after the emotions were laid bare.Tr: "Belki geçmişteki olayları değiştiremeyiz," dedi Zeynep, Can'a yaklaşırken.En: "Maybe we can't change past events," Zeynep said as she approached Can.Tr: "Ama geleceği birlikte ...
    Más Menos
    17 m
  • Güvercinada Castle: A Tale of Friendship and Unspoken Love
    Dec 9 2025
    Fluent Fiction - Turkish: Güvercinada Castle: A Tale of Friendship and Unspoken Love Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-09-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Güvercinada Kalesi, Kuşadası'nın ünlü simgesiydi.En: The Güvercinada Castle was a famous symbol of Kuşadası.Tr: Kış güneşi, Aydın Dağları'nın arkasından süzülürken, kale denizin üstüne kurulan muhteşem bir tablo gibiydi.En: As the winter sun filtered through behind the Aydın Mountains, the castle resembled a magnificent painting set atop the sea.Tr: Emir, Aylin ve Kerem bu güzel manzara karşısında geçmiş günlerini anmak için kale içine doğru yürüyordu.En: Emir, Aylin, and Kerem walked into the castle to reminisce about their past against this beautiful scene.Tr: Emir, sahile doğru uzanan taş yoldan ilerlerken kalbinin hızlandığını hissetti.En: As Emir moved along the stone path stretching toward the shore, he felt his heart racing.Tr: İçinde bir heyecan fırtınası vardı.En: There was a storm of excitement within him.Tr: Aylin ile yolları yıllar önce ayrılmış, ama onun yüzündeki gülümseme hep aklında kalmıştı.En: Years ago, he and Aylin had drifted apart, but her smile had always remained in his mind.Tr: Şimdi, bu serin kış gününde karşısında duruyordu.En: Now, on this cool winter day, she stood before him.Tr: Aylin her zamanki gibi enerjik ve neşeliydi.En: Aylin was as energetic and cheerful as always.Tr: "Bu manzara harika, değil mi Emir?" dedi Aylin, denizi işaret ederek.En: "This view is amazing, isn't it Emir?" said Aylin, gesturing to the sea.Tr: Emir hafifçe gülümsedi.En: Emir smiled faintly.Tr: "Evet, harika," diye yanıtladı, gözlerinden geçen duyguları saklayarak.En: "Yes, amazing," he replied, concealing the emotions passing through his eyes.Tr: Kerem yanlarına yaklaştı, bir elini Emir'in omzuna koyup güldü.En: Kerem approached them, placing a hand on Emir's shoulder and laughed.Tr: "Hadi herkesin tadını çıkartması için bir yere çıkalım, ne dersiniz?" diye sordu Kerem, her zaman olduğu gibi ortamı neşelendirme peşindeydi.En: "How about we go somewhere everyone can enjoy? What do you say?" asked Kerem, as always looking to liven up the atmosphere.Tr: Onlar kale surlarının tepesine çıktıklarında güneşin son ışıkları denize vuruyor, mavi suları parlatıyordu.En: As they reached the top of the castle walls, the sun's last rays danced on the sea, brightening the blue waters.Tr: Emir'in aklı karışıktı.En: Emir's mind was a whirl.Tr: Kerem içten bir gülümsemeyle ona dönüp şunları söyledi: "Emir, belki de Aylin'le bir konuşma yapmak istersin? Belki, duygularını açmanın zamanı gelmiştir."En: Kerem, with a warm smile, turned to him and said, "Emir, maybe you'd like to have a talk with Aylin? Perhaps, it's time to share your feelings."Tr: Kerem'in bu cümleleri, kalbinde bir yankı yarattı.En: Kerem's words echoed in his heart.Tr: Belki doğru zaman bu an idi.En: Perhaps this was the right moment.Tr: Aylin bir an için yalnız kaldığında Emir cesaretini toplayarak ona yaklaştı.En: When Aylin was alone for a moment, Emir gathered his courage and approached her.Tr: "Aylin, biraz konuşabilir miyiz?" dedi, sesi hafifçe titreyerek.En: "Aylin, can we talk for a bit?" he asked, his voice slightly trembling.Tr: Tabii ki," diye yanıtladı Aylin, meraklı ama sıcak bir ifadeyle.En: "Of course," replied Aylin, with a curious yet warm expression.Tr: Birlikte, kalenin en yüksek noktasına çıktılar.En: Together, they climbed to the highest point of the castle.Tr: Güneş ufukta kaybolmak üzereydi, denizin üstüne altın bir ışık yayıyordu.En: The sun was about to disappear over the horizon, casting a golden light over the sea.Tr: "Emir, nedir mesele?" diye sordu Aylin, onun yüzüne bakarak.En: "Emir, what's the matter?" Aylin asked, looking at his face.Tr: Emir derin bir nefes aldı.En: Emir took a deep breath.Tr: "Aylin, uzun zamandır aklımdasın.En: "Aylin, I have been thinking about you for a long time.Tr: Belki bundan habersizdin, ama sana olan duygularım var," dedi, gözlerini kaçırmadan.En: You may not have known, but I have feelings for you," he said, without averting his gaze.Tr: Aylin, bir an için şaşkınlıkla baktı ama yüzünde bir gülümseme belirdi.En: Aylin looked at him with surprise for a moment, but a smile appeared on her face.Tr: "Emir, bilmediğim ne kadar çok şey varmış," dedi.En: "Emir, there were so many things I didn't know," she said.Tr: "Ama bu bizi daha çok yakınlaştırıyor."En: "But this brings us closer."Tr: Emir, o anın rahatlatıcı gücünü hissetti.En: Emir felt the soothing power of that moment.Tr: Aylin'in anlayışı ve arkadaşlığı, yıllar boyunca sürecek bir dayanışma oluşturmaktaydı.En: Aylin's understanding and friendship formed a bond that would last for years.Tr: Belki aşk yerine...
    Más Menos
    17 m
  • Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies
    Dec 9 2025
    Fluent Fiction - Turkish: Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-09-08-38-19-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın büyülü manzaraları kış güneşiyle parlıyordu.En: The magical landscapes of Cappadocia were shining with the winter sun.Tr: Gökyüzü açık mavi, yerde ince bir kar tabakası vardı.En: The sky was a clear blue and there was a thin layer of snow on the ground.Tr: Bu güzel kış gününde Emir, Esra ve Leyla bir sıcak hava balonuna biniyorlardı.En: On this beautiful winter day, Emir, Esra, and Leyla were boarding a hot air balloon.Tr: Emir, fotoğraf makinesini sıkıca tutuyordu, kafasında büyük bir hedef vardı: Mükemmel fotoğrafı çekmek.En: Emir was holding his camera tightly, with a big goal in mind: to take the perfect photo.Tr: Ama bir sorun vardı; Emir yükseklikten korkuyordu.En: But there was a problem; Emir was afraid of heights.Tr: Emir’in kalbi hızla çarpıyordu.En: Emir's heart was pounding rapidly.Tr: Balon yükselirken manzara harikaydı.En: As the balloon rose, the view was magnificent.Tr: Peri bacaları karla kaplanmıştı, her şey masal gibiydi.En: The fairy chimneys were covered with snow, and everything seemed like a fairy tale.Tr: Esra, "Harika bir gün, değil mi?" dedi gülümseyerek.En: Esra smiled and said, "A wonderful day, isn't it?"Tr: Emir endişeliydi ama Leyla'nın neşesi bulaşıcıydı.En: Though Emir was anxious, the joy of Leyla was infectious.Tr: "Emir, bak şu güzelliğe!" diye heyecanla bağırdı Leyla.En: "Look at this beauty, Emir!" Leyla shouted excitedly.Tr: Emir, balon sepetine sıkıca tutundu.En: Emir held tightly onto the balloon basket.Tr: Başını hafifçe kaldırarak etrafına baktı.En: He lifted his head slightly and looked around.Tr: Gördükleri nefes kesiciydi ama kalbindeki korku çok büyüktü.En: What he saw was breathtaking, but the fear in his heart was immense.Tr: Leyla ona döndü, "Bu fırsat bir daha gelmez, Emir!" dedi.En: Leyla turned to him and said, "This opportunity won't come again, Emir!"Tr: Emir derin bir nefes aldı ve fotoğraf makinesini kaldırdı.En: Emir took a deep breath and raised his camera.Tr: Elleri titriyordu ama o anı kaçıramazdı.En: His hands were trembling, but he couldn't miss that moment.Tr: Balon biraz daha yükseldi.En: The balloon rose a bit higher.Tr: Emir derin nefesler alıyordu, ama Leyla ve Esra’nın cesaretlendirici sözleri onu sakinleştiriyordu.En: Emir was taking deep breaths, but the encouraging words of Leyla and Esra were calming him.Tr: Sonunda, cesaretini topladı ve fotoğraf çekmeye başladı.En: Finally, he gathered his courage and started taking pictures.Tr: Her karede içindeki korkuyu biraz daha yendiğini hissetti.En: With each frame, he felt he was overcoming his fear a little more.Tr: Sonunda, tam istediği gibi bir manzara yakaladı.En: In the end, he captured just the scene he wanted.Tr: Karla kaplı peri bacaları, mavi gökyüzü ve uzaklarda bir köy...En: Snow-covered fairy chimneys, the blue sky, and a village in the distance...Tr: Fotoğraf makinesinin deklanşörüne bastı.En: He pressed the shutter button of the camera.Tr: O an, içindeki endişeler uçup gitti ve yerini büyük bir mutluluk aldı.En: At that moment, his anxieties flew away, replaced by great happiness.Tr: Balon yere indiğinde, Leyla ve Esra onu tebrik etti.En: When the balloon descended, Leyla and Esra congratulated him.Tr: "Harika iş çıkardın!" dedi Esra gururla.En: "You did an amazing job!" said Esra proudly.Tr: Leyla ona sarıldı ve "Gördün mü? Korkularını yenebileceğini biliyordum," diye ekledi.En: Leyla hugged him and added, "See? I knew you could overcome your fears."Tr: Emir, içindeki huzuru ve kendine olan güveni hissediyordu.En: Emir felt peace and confidence within himself.Tr: Bugün sadece mükemmel bir fotoğraf çekmemişti, aynı zamanda kendi sınırlarını da aşmıştı.En: Not only had he taken a perfect photo today, but he had also surpassed his own limits.Tr: Artık korkuları onu durduramazdı ve bu, onun hayatındaki en unutulmaz deneyimlerden biri olmuştu.En: Now, his fears couldn't stop him, and this had become one of the most unforgettable experiences of his life.Tr: Kış Gündönümü Festivali’nin bu günü, Emir için yepyeni bir başlangıcın simgesi olmuştu.En: The day of the Winter Solstice Festival had become a symbol of a brand new beginning for Emir. Vocabulary Words:landscapes: manzaralarıshining: parlıyorduboarding: biniyorlardıtightly: sıkıcapounding: çarpıyordumagnificent: harikaydıchimneys: bacalarıinfectious: bulaşıcıydıtrembling: titriyordumiss: kaçırmakencouraging: cesaretlendiricicalming: sakinleştiriyordugathered: topladıcaptured: yakaladıscene: manzarashutter: deklanşörüneanxieties: endişelercongratulated: tebrik ettiproudly: gururlahugged: ...
    Más Menos
    14 m
Todavía no hay opiniones