Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies Podcast Por  arte de portada

Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies

Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies

Escúchala gratis

Ver detalles del espectáculo

Obtén 3 meses por US$0.99 al mes

Fluent Fiction - Turkish: Overcoming Fear: Emir's Journey in Cappadocia's Winter Skies Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-09-08-38-19-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın büyülü manzaraları kış güneşiyle parlıyordu.En: The magical landscapes of Cappadocia were shining with the winter sun.Tr: Gökyüzü açık mavi, yerde ince bir kar tabakası vardı.En: The sky was a clear blue and there was a thin layer of snow on the ground.Tr: Bu güzel kış gününde Emir, Esra ve Leyla bir sıcak hava balonuna biniyorlardı.En: On this beautiful winter day, Emir, Esra, and Leyla were boarding a hot air balloon.Tr: Emir, fotoğraf makinesini sıkıca tutuyordu, kafasında büyük bir hedef vardı: Mükemmel fotoğrafı çekmek.En: Emir was holding his camera tightly, with a big goal in mind: to take the perfect photo.Tr: Ama bir sorun vardı; Emir yükseklikten korkuyordu.En: But there was a problem; Emir was afraid of heights.Tr: Emir’in kalbi hızla çarpıyordu.En: Emir's heart was pounding rapidly.Tr: Balon yükselirken manzara harikaydı.En: As the balloon rose, the view was magnificent.Tr: Peri bacaları karla kaplanmıştı, her şey masal gibiydi.En: The fairy chimneys were covered with snow, and everything seemed like a fairy tale.Tr: Esra, "Harika bir gün, değil mi?" dedi gülümseyerek.En: Esra smiled and said, "A wonderful day, isn't it?"Tr: Emir endişeliydi ama Leyla'nın neşesi bulaşıcıydı.En: Though Emir was anxious, the joy of Leyla was infectious.Tr: "Emir, bak şu güzelliğe!" diye heyecanla bağırdı Leyla.En: "Look at this beauty, Emir!" Leyla shouted excitedly.Tr: Emir, balon sepetine sıkıca tutundu.En: Emir held tightly onto the balloon basket.Tr: Başını hafifçe kaldırarak etrafına baktı.En: He lifted his head slightly and looked around.Tr: Gördükleri nefes kesiciydi ama kalbindeki korku çok büyüktü.En: What he saw was breathtaking, but the fear in his heart was immense.Tr: Leyla ona döndü, "Bu fırsat bir daha gelmez, Emir!" dedi.En: Leyla turned to him and said, "This opportunity won't come again, Emir!"Tr: Emir derin bir nefes aldı ve fotoğraf makinesini kaldırdı.En: Emir took a deep breath and raised his camera.Tr: Elleri titriyordu ama o anı kaçıramazdı.En: His hands were trembling, but he couldn't miss that moment.Tr: Balon biraz daha yükseldi.En: The balloon rose a bit higher.Tr: Emir derin nefesler alıyordu, ama Leyla ve Esra’nın cesaretlendirici sözleri onu sakinleştiriyordu.En: Emir was taking deep breaths, but the encouraging words of Leyla and Esra were calming him.Tr: Sonunda, cesaretini topladı ve fotoğraf çekmeye başladı.En: Finally, he gathered his courage and started taking pictures.Tr: Her karede içindeki korkuyu biraz daha yendiğini hissetti.En: With each frame, he felt he was overcoming his fear a little more.Tr: Sonunda, tam istediği gibi bir manzara yakaladı.En: In the end, he captured just the scene he wanted.Tr: Karla kaplı peri bacaları, mavi gökyüzü ve uzaklarda bir köy...En: Snow-covered fairy chimneys, the blue sky, and a village in the distance...Tr: Fotoğraf makinesinin deklanşörüne bastı.En: He pressed the shutter button of the camera.Tr: O an, içindeki endişeler uçup gitti ve yerini büyük bir mutluluk aldı.En: At that moment, his anxieties flew away, replaced by great happiness.Tr: Balon yere indiğinde, Leyla ve Esra onu tebrik etti.En: When the balloon descended, Leyla and Esra congratulated him.Tr: "Harika iş çıkardın!" dedi Esra gururla.En: "You did an amazing job!" said Esra proudly.Tr: Leyla ona sarıldı ve "Gördün mü? Korkularını yenebileceğini biliyordum," diye ekledi.En: Leyla hugged him and added, "See? I knew you could overcome your fears."Tr: Emir, içindeki huzuru ve kendine olan güveni hissediyordu.En: Emir felt peace and confidence within himself.Tr: Bugün sadece mükemmel bir fotoğraf çekmemişti, aynı zamanda kendi sınırlarını da aşmıştı.En: Not only had he taken a perfect photo today, but he had also surpassed his own limits.Tr: Artık korkuları onu durduramazdı ve bu, onun hayatındaki en unutulmaz deneyimlerden biri olmuştu.En: Now, his fears couldn't stop him, and this had become one of the most unforgettable experiences of his life.Tr: Kış Gündönümü Festivali’nin bu günü, Emir için yepyeni bir başlangıcın simgesi olmuştu.En: The day of the Winter Solstice Festival had become a symbol of a brand new beginning for Emir. Vocabulary Words:landscapes: manzaralarıshining: parlıyorduboarding: biniyorlardıtightly: sıkıcapounding: çarpıyordumagnificent: harikaydıchimneys: bacalarıinfectious: bulaşıcıydıtrembling: titriyordumiss: kaçırmakencouraging: cesaretlendiricicalming: sakinleştiriyordugathered: topladıcaptured: yakaladıscene: manzarashutter: deklanşörüneanxieties: endişelercongratulated: tebrik ettiproudly: gururlahugged: ...
Todavía no hay opiniones