Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys Podcast Por  arte de portada

Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys

Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys

Escúchala gratis

Ver detalles del espectáculo

Obtén 3 meses por US$0.99 al mes

Fluent Fiction - Turkish: Reuniting Under Cappadocia's Snow-Covered Fairy Chimneys Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-10-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Kapadokya'nın büyüleyici peri bacaları, kışın etkileyici beyaz örtüsüyle buluştuğunda, ortam huzurlu ve sakin bir hava sunuyordu.En: When the enchanting Cappadocia fairy chimneys met their impressive white winter covering, the setting offered a peaceful and tranquil atmosphere.Tr: Bu doğa harikasının ortasında bir spiritüel inziva evimiz vardı.En: In the midst of this natural wonder, we had a spiritual retreat house.Tr: Burası, Can ve ailesi için bir araya gelme ve uzlaşma yeriydi.En: This place was a gathering and reconciliation spot for Can and his family.Tr: Özellikle kardeşi Zeynep'le arasında köprüler inşa etmek isteyen Can için bu buluşma çok özeldi.En: Especially for Can, who wanted to build bridges with his sister Zeynep, this meeting was very special.Tr: Yıllardır Can, yurt dışında çalışmış ve ailesinden uzakta kalmıştı.En: For years, Can had worked abroad and stayed away from his family.Tr: Eve her döndüğünde, Zeynep'in buruk bir gülümsemesiyle karşılaşırdı.En: Each time he returned home, he would be met with Zeynep's bittersweet smile.Tr: Zeynep, Can'ın yokluğunu derinlemesine hissetmişti.En: Zeynep deeply felt the absence of Can.Tr: Ailesinin yanında kalırken, kardeşim neden buraya hiç dönmüyor diye sürekli düşünürdü.En: While staying with her family, she constantly wondered, "Why doesn't my brother ever come back here?"Tr: İnziva evinin içerisi sıcak ve davetkardı.En: The interior of the retreat house was warm and inviting.Tr: Oda, geleneksel Türk motifleri ve halılarıyla dekore edilmişti.En: The room was decorated with traditional Turkish motifs and rugs.Tr: Can, içeri adım attığında, annesinin el emeğiyle hazırladığı çaydan bir yudum aldı.En: When Can stepped inside, he took a sip of the tea prepared with his mother's loving touch.Tr: Ancak huzursuzdu.En: Yet he was restless.Tr: Zeynep odanın bir köşesinde sessizce kitap okuyordu.En: Zeynep was quietly reading a book in a corner of the room.Tr: Aralarındaki mesafeyi hissetmek Can'ı üzüyor, ama onu nasıl yaklaşacağını bilemiyordu.En: Feeling the distance between them saddened Can, but he didn't know how to approach her.Tr: Günün ilerleyen saatlerinde, yoğun karın altında bir yürüyüşe çıkmaya karar verdiler.En: As the day progressed, they decided to go for a walk under the heavy snowfall.Tr: Kapadokya'nın peri bacaları arasında dolanırken, ortamın sessizliği onların sessiz kalmasını zorlaştırmıştı.En: As they strolled among Cappadocia's fairy chimneys, the silence of the surroundings made it difficult for them to remain silent themselves.Tr: Nihayet Can derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.En: Finally, Can took a deep breath and began to speak.Tr: "Zeynep, seninle konuşmak istiyorum," dedi.En: "Zeynep, I want to talk to you," he said.Tr: Zeynep başını kaldırdı, ona doğru baktı.En: Zeynep lifted her head and looked at him.Tr: Gözlerinde kararsız bir ifade vardı.En: There was an uncertain expression in her eyes.Tr: Can devam etti, "Biliyorum, uzun süredir yanınızda değildim.En: Can continued, "I know, I haven't been around you for a long time.Tr: Beklentilerini karşılayamadım."En: I couldn't meet your expectations."Tr: Zeynep, içinde biriken duyguları daha fazla tutamıyordu.En: Zeynep couldn't hold back the emotions that had been building up inside her any longer.Tr: "Can, ben yalnız kaldım.En: "Can, I felt alone.Tr: Sensiz her şey zorlaşıyordu," dedi, sesinde hafif bir sitemle.En: Everything became harder without you," she said, with a hint of reproach in her voice.Tr: Ona dürüst olduğunu hissetmek cesaret verici geldi.En: Being honest with him felt encouraging.Tr: Can, kardeşindeki acıyı hissediyordu.En: Can sensed the pain in his sister.Tr: Ama bu an hissettiği en güçlü duyguydu.En: But this moment was the strongest emotion he had felt.Tr: "Hatalarımı telafi etmek istiyorum.En: "I want to make up for my mistakes.Tr: Seninle tekrar kardeş olmak istiyorum," dedi Can, kalpten gelen bir içtenlikle.En: I want to be siblings again," Can said with heartfelt sincerity.Tr: O kar altında, kapadokya peri bacalarının gölgesinde, Can ve Zeynep arasındaki buzlar yavaşça erimeye başladı.En: Under that snow, in the shadow of Cappadocia's fairy chimneys, the ice between Can and Zeynep slowly began to melt.Tr: Geçmişteki kızgınlıklar, ortaya dökülen duyguların ardından anlamını yitirdi.En: Past resentments lost their meaning after the emotions were laid bare.Tr: "Belki geçmişteki olayları değiştiremeyiz," dedi Zeynep, Can'a yaklaşırken.En: "Maybe we can't change past events," Zeynep said as she approached Can.Tr: "Ama geleceği birlikte ...
Todavía no hay opiniones